İltihap sebepli romatizma hastalıklarına sahip kişilere doktorlar düzenli egzersiz yapmaları tavsiyesinde bulundular.
İltihaplı romatizmal hastalığa sahip bir kişi yaşadığı sıkıntılar nedeniyle sıklıkla, “Dinlenirsem geçer” düşüncesine kapılıyor. Oysa uzmanlar, düzenli egzersizin hastalığın seyrinde çok olumlu sonuç verdiği düşüncesinde.
İltihaplı romatizmal hastalıklar insanın yaşam kalitesini düşürmekle kalmıyor, geç teşhis edildikleri için işgücü kayıplarına da yol açıyor. On Dokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı ve Romatoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ömer Kuru, romatizmal hastalıkların başarılı şekilde tedavi edilmesinin ön koşulunun erken tanı olduğunu belirtiyor.
Erken tanının konulabilmesi için romatizmal hastalıkların tanı ve tedavisinde uzmanlaşmış merkezlere başvurmak çok önemli. Romatoid artritte (RA) ilk 12 hafta içinde uygulanan tedaviler daha sonraki tedavilerden daha iyi sonuç veriyor.
Bu döneme, ‘Fırsat penceresi’ adı verildiğini belirten Prof. Dr. Kuru, bu dönemde yakalanan hasta sayısının çok az olduğunu dile getiriyor. Konuyla ilgili çalışmalar, bu dönemde yakalanan hastalarda, yoğun bir tedavi ve sıkı bir takiple yüz güldürücü sonuçlar almanın mümkün olduğunu gözler önüne seriyor.
HASTALIĞIN ÖZELLİĞİNE GÖRE TEDAVİ
Romatizmal hastalıkların tedavisinde geçerli tek bir yöntem bulunmuyor. Hastalar hastalığın özelliğine, bulunduğu evreye, iltihabi aktivitenin şiddetine ve fonksiyonel durumlarına göre ilaç tedavisi, fizik tedavi ve egzersiz alabilecekleri gibi; kimi durumlarda cerrahi tedaviden de yarar görebiliyorlar. RA’da öncelikle, ‘Farmakolojik tedavi’ adı verilen ilaç tedavisi uygulanıyor. İkinci olarak egzersiz ve fizik tedavi uygulamalarından yararlanılıyor.
Kuru, “Birtakım hastalarda hastalığın şiddetine göre cerrahi müdahale de gerekebiliyor” diyor. Erken tanı konulan vakalarda hastaların yüzde 50’sinden fazlasında, ‘Remisyon” adı verilen şifa halini elde etmek mümkün oluyor. Asıl tedavi hedefinin iltihabı baskılayarak; ağrı ve şişlik gibi belirtileri azaltmak ve yaşam kalitesini düzeltmek olduğu belirtiliyor.
Hastalığın durumuna göre diğer tedavilerin yanı sıra doktor tarafından önerilecek egzersizleri yapmak hastanın yaşam kalitesini artırsa da bunların hastalığın ilerlemesi üzerinde bir etkisi bulunmuyor.
Küçük eklem hastalığı olanlar doktora geç gidiyor
RA, ilerleyici bir hastalık olduğu ve bağışıklık sistemini tuttuğu için erken tanı çok önemli bulunuyor. Hastalığa tanı koymaya yarayacak bir test olmadığı için tanı, hastalığın belirtileri ve öyküsü alınarak, fizik muayenesi yapılarak, destekleyici laboratuvar ve görüntüleme yöntemlerinden yararlanılarak konuluyor. RA sinsi başlayan bir hastalık olduğu için, hastaların yüzde 70’inde oldukça yavaş seyrediyor. Hastalık önce eklemleri tutuyor. (Özellikle el bilek eklemleri ile el bileğinin parmaklarla birleştiği yerdeki eklemleri).
Bunun temelde küçük bir eklem hastalığı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ömer Kuru, bu nedenle, hastaların belirtileri başlangıçta çok önemsemediklerine dikkat çekiyor. Yapılan bir araştırma hastaların büyük bir eklem rahatsızlığında (Örneğin kalça ve diz eklemi) hemen doktora başvurduklarını, buna karşın küçük eklem hastalıklarında hastanın doktora başvurma süresinin geciktiğini gözler önüne seriyor.
Prof. Dr. Kuru, “Oysa hastanın belirtilerin ortaya çıktığı andan itibaren ilk 12 hafta içinde doktora başvurması tedavisinin başarılı şekilde gerçekleşmesiyle sonuçlanıyor” diyor.
Bu belirtilere dikkat!
İltihaplı romatizmal hastalıklarla mücadelenin en önemli yönünün erken tanı ve zamanında uygulanacak doğru tedaviler olduğu belirtiliyor. Prof. Dr. Ömer Kuru, “Özetlemek gerekirse; RA için kişinin 1 veya daha fazla ekleminde şişlik ve ağrı varsa ya da kişi sabah tutukluğu yaşıyorsa hemen doktora başvurulması gerekiyor. AS (Ankilozan spondilit) içinse, istirahatle geçmeyen, egzersizle azalan 3 ayı aşkın süren bel ağrısı varlığında vakit kaybetmeden doktora gidilmeli” diye konuşuyor.
Yeni ilaçlar tedavinin şeklini değiştirdi
Prof. Dr. Ömer Kuru, son 10 yılda tedavi konseptinin tamamen değiştiğini söylüyor. Biyolojik ajanların (Anti-TNF ajanlar) tedavide kullanılmasıyla hastaların önemli bölümünde hem tedaviden daha iyi sonuç alınması hem de yaşam kalitesinin artırılması mümkün hale geliyor. AS konusunda sadece omurgayı tutan hastalık için değil, periferik eklemler ve sistemik tutulum için de etkili tedaviler geliştirildiğine dikkat çeken Kuru, “Ancak tanının erken dönemde ve yapısal hasar gelişmeden koyulması çok önemli” diyor.
Gençleri vuruyor
Türkiye’de yapılan bir çalışma ülkemizde RA ve AS hastalıklarının sıklığının binde 5 olduğunu gösteriyor. Buradan yola çıkılarak Türkiye’de 350 bin civarında RA, 350 bin civarında da AS hastası olduğu tahmin ediliyor. Prof. Dr. Ömer Kuru, “RA her yaşta görülse de, bulgu ve belirtilerin ortaya çıkışı genellikle 35-45 yaş aralığında oluyor” diyor.
RA başladıktan sonra ilerleyen bir hastalık olduğu için bu durum iç organlarda (akciğer ve kalp zarında kalp kapakçıklarında, böbreklerde, beyin zarında) hastalığa yol açabiliyor. AS ise 20’li yaşlarda başlıyor. Türkiye’de yapılan bir çalışma ülkemizde RA ve AS hastalıklarının sıklığının binde 5 olduğunu gösteriyor. Buradan yola çıkılarak Türkiye’de 350 bin civarında RA, 350 bin civarında da AS hastası olduğu tahmin ediliyor.
Prof. Dr. Ömer Kuru, “RA her yaşta görülse de, bulgu ve belirtilerin ortaya çıkışı genellikle 35-45 yaş aralığında oluyor” diyor. RA başladıktan sonra ilerleyen bir hastalık olduğu için bu durum iç organlarda (akciğer ve kalp zarında kalp kapakçıklarında, böbreklerde, beyin zarında) hastalığa yol açabiliyor..Kaynak.7gunsaglik.com